ESME’NİN KURUYAN GÖZYAŞLARI
|
Bu kitapta, yaşanmışlıkları, bir ölümün ya da bir sonun izini taşıyan, yüreğe dokunan on hikâyede, zamanın yıpratamadığı ruhları barındıran kadim kentlerin taş sokaklarında yolculuğa çıkarıyor sizi. Safranbolu'nun bitişik evlerinin gölgelerinde kalan son vedalar... Akşehir'in Nasreddin Hoca gülümsemesinin ardına saklanmış çaresizlikler… Ege'nin mavi sularıyla çevrili Rodos'un şövalye yadigârı duvarlarında yankılanan son yeminler... Ve masallardan fırlamışçasına, bin bir gece kokan İsfahan’ın çinileri arasında gizlenmiş yaşanmışlıklar. Yolunuzu bu hikâyelerin geçtiği sokaklara çevirin. Orada, ölümlerin; çaresizliklerin, pişmanlığın, mirasın ve umudun nasıl dokunduğuna ve yaşandığını şahit olacaksınız. Esme'yi tanıdığımdan beri bir kere bile gözyaşı döktüğüne şahit olmadım. Onun hayatını zindana çeviren kötü bir adamın yaptığı yenilir yutulur şeyler değildi. Esme teyzeye yeni öğrendiklerimi aktardığımda, “Bu kadarını da yaptı bu şerefsiz ha!” dedi. Uzun bir zaman sessiz kaldı. Ben de “Bundan sonra çalışacak mısın?” diye sordum. Gözlerinden ateş fışkıran Esme’nin cevabı, bir feryat değil, bir yemin gibiydi, “Kendim için değil bilinçli kadınlar artsın diye gideceğim” dedi. Boynuna sarılıp ağlamamak için kendimi zor tuttum. |